“Duman, taş, kil, deri, kumaş, ağaç ve ışık...

Yazılı anlatımın izini süren okurlara yazılmış gelmiş geçmiş tüm kitapların mucizevi hikâyesidir Papirüs. Sözcüklerin uzay-zamanda yolculuk edebilmesi için icat ettiğimiz nesnenin ve neredeyse otuz asırdır onu koruyanların yolculuğuna dair bir anlatı. İskender’in savaşlarından Vezüv’ün patlamasına, Kleopatra’nın saraylarından Hypatia’nın ölümüne, iç savaşta neredeyse yok olan Saraybosna Kütüphanesi’nden her gün binin üzerinde kitap girişi yapılan Oxford Kütüphanesi’nin dehlizlerine…

Okuru zaman yolculuğuna çıkaran bu kitap, dünyanın dört bir yanında kitapların doğumuna ve ölümüne tanıklık etmeye çağırıyor. Tüm bu maceranın gerçek kahramanlarıysa tıpkı bizim gibi sıradan okurlar.

Elime aldığım kitabın önce arka kapağında bulunan bilgilendirme yazısını okurum. Böylelikle hem kitap hem de yazarı hakkında bilgi sahibi olurum.

Yukarıda paylaştığım paragraflarda keyifle okuduğum son kitabın arka yazısı.

Papirüs isimli bu etkileyici kitabın yazarı İspanyol Irene Vallejo.

Zaragoza ve Floransa Üniversiteleri'nden klasik filoloji alanında doktora derecesi almış ve çalışmalarını klasik yazarların araştırılması ve incelenmesine yoğunlaştırmış.

Ayrıca bu yazarların günümüzle olan bağlantı ve kesişimlerine odaklanarak kendine özgü bir üslup oluşturmayı başarmış.

Yağmurlu bir günün en keyifli yanlarından biri, kitap okumak için ayıracağın zamanı arttırmasıdır.

Vallejo’nun ve Papirüs isimli kitabını da tam da böyle bir dönemde okudum.

Kâğıdı, ağacı, toprağı, yağmuru, çamuru bir arada hissederek okuduğum sayfalarında kaybolurken, zamanda bir geri bir ileri gittim.

Vallejo, papirüslerden elyazmalarına, parşömenden modern kitaplara kadar yazının materyal evrimini ayrıntılı şekilde aktarmış. Ancak yalnızca tarihî sınırlarla kalmayarak edebiyat, felsefe ve mitolojiye de geniş referanslar vermiş.

Metin, hem Antik Çağ'daki kitapların üretiminin geniş ölçüde saklanması hem de saklanması ve aktarılmasındaki zorluklara ışık tutuyor. Özellikle İskenderiye Kütüphanesi gibi bilgi merkezlerinin kültürel zenginliğini vurguluyor.

Antik Yunan dönemiyle başlayan bilgi aktarımı, Büyük İskender’in İskenderiye’sinin kurulma aşamalarına dek uzanıyor.

Üstelik bütün bunları anlatırken tarih anlatırmış gibi değil de, o dönemi bize izletiyormuş hissi veriyor.

İsminin Papirüs olmasına bakmayın, parşömenin bulunması da dâhil olmak üzere birçok bilgiyi barındırıyor.

İskenderiye Kütüphanesi’nin kuruluşundan yok olmasına kadar geçen evreyi detaylıca işlemiş.

Ayrıca Aristo ve Platon gibi zamanın önemli düşünürlerin, eserlerinin ve daha birçok sanat dalının geçirdiği aşamaları da aktarıyor.


Edebi açıdan Papirüs, deneme olarak tanımlansa da, içeriğindeki değişkenlikler ile birlikte karakteristik özellikler taşıyor.

Vallejo'nun üslubu, akademik olmaktan ziyade şiirsel ve çok akıcı.

Karmaşık tarihî konuların basit ve anlaşılır bir dille aktarımı, eserin geniş bir okur kitlesine yönlendirilmesini sağlıyor.

Metin, tarihsel karakterlerin biyografileri ve yazarın otobiyografik gidişatıyla zenginleşiyor. Metin aralarındaki kişisel anlatılar, tarihsel bilgiler arasında esere derinlik katıyor.

Yazar eserinde diyaloglar, metaforlar ve edebi benzetmeleri sıklıkla kullanmış.

Vallejo'nun dil ustalığı, kitabı kuru bir teorik incelemeden çıkarıp edebi bir keyfe dönüştürmüş.

Kitap, okuma kültürünün ve öğelerinin evrenselliğini romantize ederken aynı zamanda bu unsurları korumanın kırılganlığını da vurguluyor.

Sonuç olarak Papirüs; hem içeriği hem de edebi açıdan zengin ve etkileyici bir eser.

Hem tarih meraklıları hem de edebiyat metinlerine ilgi duyanlar için benzersiz bir okuma deneyimi sunuyor.

Vallejo'nun anlatım tarzı, bilginin değeri ve kitapların insanlığının tarihindeki yeri büyüleyici bir şekilde gözlerin önüne seriyor.