Gece ağır ağır çöküyor yorgun bedenlerin üstüne.

Gökyüzü, bulut aralarından göz kırpan yıldızlarla dolu…

Zaman hiç olmadığı kadar yavaş dönüyor saatin kadrajında.

Aralık ayı, kış mevsiminin başladığını söylüyor bedenlerimize.

Soğuk hava, kısa günler; bireylerin günlük yaşamlarını ve sosyal etkileşimlerini doğrudan etkiliyor haliyle.

Uzun geceler aile bireylerinin bir araya geldiği ve toplumsal bağların güçlendiği bir zaman dilimidir. Ancak bu, bazı bireylerde yalnızlık hissini de tetikleyebilir.

Birçok kültürde yılsonu kutlamalarının yoğunlaştığı bir dönemdir. Aynı zamanda bu dönemde toplumsal dayanışma vurgulanır. Yardım kampanyaları, bağış organizasyonları ve dayanışma temalı etkinlikler, bireylerin topluma bağlılık hislerini artırır.

Yılsonu indirimleri ve hediye alma alışkanlıkları, Aralık ayını yoğun bir tüketim dönemine dönüştürür. Bu, hem ekonomik hem de sosyolojik sonuçlar doğurur.

Bir yandan birlik ve beraberlik çağrışımları yaparken, diğer yandan bireylerde yalnızlık ve yetersizlik hissini tetikleyebilir. Sosyal medyanın etkisiyle, idealize edilen kutlama görüntüleri bazı bireylerde toplumsal baskı yaratabilir.

Aralık ayı, aynı zamanda geçmiş yılın değerlendirilmesi ve yeni yıl için hedefler belirlenmesiyle bireysel ve toplumsal bir dönüm noktası oluşturur.

İnsanlar, bu dönemde geçmiş yılın başarı ve başarısızlıklarını değerlendirir. Bu süreç, bireylerin kişisel gelişim hedefleri koymasına ve toplumsal düzeyde değişim arzusunun artmasına neden olabilir.

Bu yüzden; mevsimsel koşullardan kültürel ritüellere, bireysel muhasebeden toplumsal dayanışmaya kadar geniş bir yelpazede sosyolojik dinamikleri harekete geçirir.

Bireysel muhasebe…

Toplumsal dayanışma…

Sosyal dinamiklerin harekete geçmesi…

Rus yazar Radi Fiş’in Ben de Halimce Bedreddinem isimli eserini okumak tam da bu döneme denk geldi.

Tarihi, sosyolojik, felsefi ve tasavvufi unsurlar içeren derin bir roman olarak benim ruhumda önemli bir yer tutmasına sebep oldu.

Tarihsel bir şahsiyet olan Şeyh Bedreddin’in hayatını ve fikirlerini merkeze alarak, okuru mistik bir düşünce dünyasına sürükleyen roman, yalnızca tarihsel bir anlatı değil, aynı zamanda insanlık, adalet ve eşitlik gibi evrensel temalar üzerine yoğunlaşıyor.

Radi Fiş, genellikle toplumcu gerçekçi bir anlayışla yazdığı eserinde tarihsel bir figürün yaşam öyküsünü ele alarak, tarih ve edebiyatın kesişim noktasında önemli bir anlatı yaratmış.

Şeyh Bedreddin, 15. yüzyılda yaşamış bir İslam bilgini ve mutasavvıf olarak bilinir. Onun fikirleri ve liderlik ettiği ayaklanma, eşitlikçi bir dünya düzeni arayışıyla ilişkilendirilmiş. Radi Fiş, Bedreddin’in bu yönünü, kendi ideolojik ve sanatsal bakışıyla yorumlamış.

Roman, adalet ve eşitlik arayışını merkezine alarak Şeyh Bedreddin’in düşüncelerini ve liderlik ettiği sosyal hareketi, ezilenlerin sesi olma çabası olarak resmetmiş.

Yazar, bu temaları işlerken yalnızca tarihsel olayları anlatmakla kalmamış; aynı zamanda bu fikirlerin modern dünyadaki yankılarını da tartışmış.

Ayrıca bireyin toplumsal sorumluluğunu, sınıf mücadelesini ve insanlık onurunu sorgulayan felsefi bir boyuta da sahip…

Eser, Radi Fiş’in etkileyici anlatımı ve şiirsel diliyle öne çıkmış. Roman boyunca, tasavvufun derinliği ve mistik atmosfer, Bedreddin’in düşüncelerini ve yaşadığı dönemi güçlü bir şekilde hissettiriyor.

Yazar, bu dil aracılığıyla Bedreddin’in felsefesinin insan doğasına nasıl hitap ettiğini ortaya koymuş. Romanda kullanılan tasvirler ve içsel monologlar, okurun karakterlerin dünyasına daha yakından bakmasını sağlamış.

Radi Fiş’in romanı, Şeyh Bedreddin’i sadece tarihi bir figür olarak değil, aynı zamanda bugünün dünyasında da geçerli olan bir sembol olarak sunmuş.

Bedreddin’in "Yârin yanağından gayrı her şey ortak" anlayışı, günümüz toplumlarının adalet, eşitlik ve özgürlük mücadeleleriyle paralellik taşıyor. Radi Fiş, bu anlayışı güncel bir yorumla işleyerek, okuyucusuna geçmişle bugünü birleştiren bir perspektif sunmuş.

Ben de Halimce Bedreddinem, tarihi ve felsefi unsurları içeren güçlü bir eser olmakla birlikte, bazı eleştirmenler tarafından tarihsel gerçekliği romantize etmekle suçlanmış. Yazarın, Bedreddin’in fikirlerini kendi ideolojik görüşleri doğrultusunda yorumladığı iddia ediliyor.

Ancak bu durum, romanın edebi değerini gölgede bırakmaz; aksine, Radi Fiş’in yaratıcılığını ve tarihsel olayları sanatsal bir şekilde yeniden inşa etme yeteneğini ortaya koymuş.

Tarihsel bir figürü ve onun fikirlerini modern bir anlatıyla harmanlayarak edebiyatseverlere eşsiz bir okuma deneyimi sunuyor. Şeyh Bedreddin’in 18 Aralık 1420 yılına kadar süren hayatı ve felsefesi aracılığıyla, insanlık tarihindeki eşitlik ve adalet arayışını yeniden düşünme fırsatını sağlamış.

Bu yüzden eser, hem tarih hem de edebiyat alanında önemli bir yere sahip. Ayrıca Radi Fiş’in usta kalemi sayesinde uzun yıllar boyunca hatırlanacak bir başyapıt olarak değerlendiriyorum.

Sözün kısası;

Gece, ağır ağır çöküyor yorgun bedenlerin üstüne.

Gökyüzü, bulut aralarından göz kırpan yıldızlarla dolu…

Zaman, hiç olmadığı kadar yavaş dönüyor saatin kadrajında.

Serin hava, ağaç yapraklarını koparıyor, bir Aralık esmesiyle…

Ay, bulutların arasından geceyi aydınlatma telaşına düşmüş

Ayrışma hız kesmeden devem ediyor, hayat denen kavramın içinde…

İnsanlık ise yine yaşama telaşında;

Bir olamadan, iri olamadan, diri olamadan, bitiriyor zamanını…