Ceviz Üreticileri Derneği (CÜD) Eş Başkanı Ömer Ergüder, sert kabuklu meyvelerin en çok yetiştirildiği alanların, depremden etkilenen illerinin sınırları içerisinde yer aldığını belirterek, “Deprem, bölgelerdeki meyve bahçelerinin sulama altyapılarına değişik seviyelerde zararlar verdi. Bu zararın; ceviz, antepfıstığı ve badem ürünlerin fiyatlarına bir etkisi olacağını öngörüyoruz” dedi. 

EKONOMİ HABERLERİ İÇİN TIKLAYINIZ

Sulama ve bakım sorunlarının tarımsal üretim faaliyetlerinin gecikmesi veya yapılamamasına neden olabileceğini belirten Ceviz Üreticileri Derneği (CÜD) Eş Başkanı Ömer Ergüder, “Hasat edilmiş ve depolanmış ürünlerin çoğu zarar görerek kayıplar yaşanmasına neden olabilir. Öte yandan deprem, bölgedeki meyve bahçelerinin sulama altyapılarına da zarar verdi. Yaşadığımız deprem felaketi nedeniyle, ceviz başta olmak üzere sert kabuklu meyvelerde fiyatlar da etkilenecektir diye tahmin ediyoruz.

Öte yandan Kahramanmaraş’ta ceviz ve tarım açısından çok önemli bir merkez bulunuyor; 1995 yılında 135 dekar alanda kurulmuş ‘Sert Kabuklu Meyveler Gen Islah Merkezi’. Deprem sonrası yapılacak konutlar için ne yazık ki bu merkezin yer aldığı bölgeler seçilmiş durumda. Ceviz Üreticileri Derneği olarak, söz konusu alanların depremzedelere yapılacak yeni yaşam yerleri için tek seçenek olmadığını düşünüyoruz.

Hem cevizin hem de tarımın geleceği adına bu konutların başka bir alanda inşa edilmesi daha doğru olacaktır. Konuyla ilgili gelişmeleri yakından ve kaygıyla takip ediyoruz” dedi.

TÜRKİYE CEVİZ ÜRETİMİNİN YÜZDE 7’Sİ

Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Sütyemez ise Türkiye ceviz üretiminin yüzde 7’sinin Kahramanmaraş, yaklaşık yüzde 20’sinin de depremden etkilenen diğer illerde gerçekleştiğini söyledi.

Prof. Dr. Sütyemez, “Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük etkiye sahip olan bu depremi, başta Kahramanmaraş olmak üzere, tüm bölgeyi etkiledi. Bu illerde özellikle iş gücü konusunda olumsuz yansımalarla karşılaşacağız. Kahramanmaraş, deprem bölgeleri içerisinde oransal olarak en fazla ceviz üretim payına sahip” diye konuştu.

FİYATLARA DA ETKİ EDECEK

Türkiye’de özellikle bitkisel üretime ait fiyatları tahmin etmenin çok kolay olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Sütyemez, “Önceki yıllarda küçük iklim hareketlenmelerinin, başka ülkelerdeki gelişmelerin, raflarımızdaki ürünlere farklı oranlarda yansıdığına şahit olduk. Sert kabuklu meyvelerin en çok yetiştirildiği alanlar, depremden etkilenen illerinin sınırları içerisinde yer alıyor. Deprem, bölgelerdeki meyve bahçelerinin sulama altyapılarına değişik seviyelerde zararlar verdi. Bu zararın ceviz, antepfıstığı ve badem üretimine ne oranda yansıyacağı konusunda şu anda bir fikir söylemek doğru olmasa ürünlerin fiyatlarına bir etkisi olacağını öngörüyoruz” dedi.

Cevizin diğer sert kabuklu meyvelere göre suya karşı daha hassas olduğu bilgisini de veren Prof. Dr. Sütyemez “Bahçelerdeki sulama altyapılarındaki sorunların acilen giderilmesi ve bu işlem sırasında ceviz bahçelerine öncelik verilmesi gerekiyor. Bölgedeki üretimi teşvik edecek ekstra desteklerle, ceviz üreticisinin moral ve motivasyonunu da yükseltmek gerekiyor” diye konuştu.

TARIMDAKİ VERİMİN DEPREM ÖNCESİNE ULAŞMASI İÇİN YAPILMASI GEREKENLER

Deprem bölgesindeki meyve yetiştiriciliğinin genelinde görülen aksaklıkların çözümünün “kısa orta ve uzun vadeli plan ve programlar dâhilinde yapılması gerektiğinin de altını çizen Prof. Dr. Sütyemez, tarım sektöründe çalışan işletmelerin bu büyük felaket öncesi dönemlerine ulaştırmak ve kalıcı ortamın sağlanması için yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:

1.    Deprem bölgelerinde zarar gören başta sulama olmak üzere tüm tarımsal altyapı eksikleri giderilmeli veya yeniden yapılmalı,

2.    Tarımsal ekonomi ve istihdam açısından destekler artırılmalı ve bölgede üretim yapanlar nezdinde göçe engel olacak tedbirler alınmalı. 

3.    Bölgede mevsimlik tarım işçilerinin istihdamı için tedbirler alınmalı, 

4.    Üreticilere tohum ve gübre, tarımsal ekipman desteği verilerek bölgedeki üretim desteklenmeli

5.    Bölgedeki kaynak sularının kullanıldığı alanlarda kimyasal yapı gözden geçirilmeli,

6.    Tarımsal üretim sektöründen işten ayrılma/çıkartılmanın önüne geçilmesi için deprem bölgesine yönelik ek destekleme plan ve programları uygulanmalı,

7.    Bölgelerin ekolojik ve sosyal yapı özellikleri dikkate alınarak entegre havza rehabilitasyon projeler yapılmalı,

8.    Bölgenin tarımsal üretimindeki etkilerini belirlemek amacıyla konu paydaşlarıyla etkin çalışmamalar yapılmalı,

9.    Hasar görmüş depolama tesisleri iyileştirilmeli,

10.  Muhtemel göç sebebiyle boş kalacak arazilerin bakanlık tarafından tespit edilmeli ve kiralanarak üretime yönlendirilmeli,

11.  Bölgenin yeniden rehabilitasyonu kapsamında, tüm tarımsal sektörlere kapasitesine göre finansman destekleri sağlanmalı,

12.  Depremzedeler için yapılacak konut alanlarında mutlaka bilimsel verilere göre hareket edilmeli. Bitkisel üretim, ıslah ve gen kaynakları kapsamında bilimsel altyapıların kurulduğu alanlarda asla konut yapılmamalı.   

TÜRKİYE TARIMINDA ÖNEMLİ POTANSİYEL 

Depremden etkilenen illerin, Türkiye toplam tarımsal hasılası içerisindeki paylarının yüzde 13 ile 21 arasında değiştiğini belirten Prof. Dr. Mehmet Sütyemez, bölgenin tarım arazisi varlığının, Türkiye tarım arazilerinin yaklaşık yüzde 17’sini oluşturduğunu söyledi. Türkiye’de meyvecilik yapılan alanların yüzde 26’sını oluşturan tarla tarımı alanının yüzde 16.2’sinin depremden etkilenen illerde bulunduğu bilgisini veren Prof. Dr. Sütyemez, bölgenin ceviz, kayısı, antepfıstığı, badem, zeytin, yenidünya ve nar üretimi açısından Türkiye tarımında önemli bir potansiyele sahip olduğunu anlattı. 

“GÖÇ KISA VADE DE OLUMSUZ ETKİ YARATACAKTIR”

Tarım, hayvancılık, su ürünleri gibi ürünlerin ülkemiz açısından oldukça büyük bir kısmını oluşturan bu bölgelerde yaşanabilecek göç durumlarının kısa vadede olumsuz bir etki yaratacağını söyleyen Prof. Dr. Sütyemez, “Özelikle Hatay bölgesinde üretim potansiyelinin diğer bölgelere daha yüksek oranda olumsuz etkileneceğini söyleyebiliriz. Ancak ekonomik hayatı ağırlıklı olarak tarımsal üretime dayalı olan bölge halkı, bir şekilde bölgede kalmaya gayret ediyor. Bu yüzden tarımsal iş gücünün bir şekilde bölgede tutulmasına yönelik acil tedbirler alınması gerekiyor” diye konuştu. (dünya)