DEVA Partisi’nin Ankara 2. Olağan İl Kongresi, saat 12.00'de İl Başkanlığı'nda başladı. Kongreye Genel Başkan Ali Babacan da katıldı. Kongrede yaptığı konuşmada Kıbrıs Barış Harekatı'nın 50'nci yıl dönümünü kutlayarak sözlerine başlayan Babacan, "Bugün Ankara'da böylesine güzel bir coşku ve güzel bir heyecanla 2'nci Olağan İl Kongremizi gerçekleştiriyoruz. 50'nci yılında 20 Temmuz 1977 Kıbrıs Barış Harekatı'nda hayatını kaybeden şehitlerimizi rahmetle, gazilerimize minnetle anıyorum. Ankara'dan yavru vatana sevgilerimi, selamlarımı iletiyorum" dedi.
GÜNDEM HABERLERİ İÇİN TIKLAYINIZ
"ÇIKIP İSTİFA EDEN YOK"
Babacan, İzmir'de elektrik akımına kapılarak 2 kişinin hayatını kaybetmesine ilişkin, "Ülkemizde ekonomi kötü. Vatandaşlarımız çok derin bir geçim sıkıntısı yaşıyor ama umursayan yok. Deprem tehlikesi her gün büyüyor. Uzmanlar uyarıyor her gün tekrarlıyor ama dinleyen yok. Kulak veren yok. Yol ortasında yürürken iki yurttaşımız elektrik akımına kapılıp hayatını kaybediyor ama özür dileyen yok, çıkıp istifa eden yok. Herkes ötekini suçluyor. Bildikleri tek şey var. Bizden mi onlardan mı? Bizim mahalleden mi? Karşı mahalleden mi? Biz bundan bir siyasi çıkar sağlar mıyız, sağlamaz mıyız? İktidarın da muhalefetin de maalesef yaklaşımı bu kutuplaşma üzerine kurulmuş" diye konuştu.
"ÜLKENİN BAŞINA NELER GETİRDİĞİNİ UNUTTUNUZ MU?"
Özel Harekat Başkanı Süleyman Karadeniz'in MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin elini öpmesine tepki gösteren Babacan, şunları kaydetti:
"Her tarafta ayrı bir klik. Her tarafta bir başka örgütlenme, her tarafta bir başka çeteleşme... Geçtiğimiz günlerde bir fotoğraf düştü önümüze. Sizler de gördünüz muhakkak. Kimileri tarafından 'ne olacak canım' diyerek hasır altı edilmeye çalışılsa da arkadaşlar bu fotoğraf önemli. Ülkenin Özel Harekat Daire Başkanı Bahçeli'nin namıdiğer krizlerin ortağının elini öpüyor. Öyle böyle bir el öpme değil, öyle bir eğiliyor ki vücudu öyle bir şekil almıştı ki küçülmüş küçülmüş iki büklüm olmuş. Kendimi sevdirme gayretiyle adeta bir virgüle dönüşmüş. Böyle bir şeyi kabul etmek, geçiştirmek mümkün değil arkadaşlar. Bakın bu basit bir hadise değil. Özel Harekat Başkanı’nı geçtim, herhangi bir devlet kurumunda yönetici pozisyonunda olan bir kişinin iktidarın ortağı karşısında böyle eğilmesi kabul edilecek bir şey değil. Diğer polisler de el öpme sırasına dizilmiş. Akıllı mantıklı açıklanacak bir iş değil bu. Biz bu görüntüleri çok gördük, çok. Bu ülke, bu millet, bu devlet, bu anlayış yüzünden çok çekti. Memleket bunların yüzünden neler çekti ya? Buradan iktidar ortaklarına sesleniyorum siz birilerine bir yerlere atamak için insanları böyle sıralara dizdiniz. Fakat emeklerimiz geçinemiyor, ekmek sıralarında bekliyor. Siz el öpenleri evladınız belleyip sizden olmayanı mülakatlarda elediniz. Fakat çalışanlarımız aç ucuz et sıralarında bekliyor. Siz yargı ve emniyette bizden ve bizden değil diye klikler oluşturdunuz. Fakat gençlerimiz yarınlarının umutsuz vize sıralarında bekliyor. Bu millete reva değil arkadaşlar. Bunların yaptıkları yüzünden ülkemiz insanların birbirine güvenmediği sokakların güvensiz olduğu katillerin serbest kaldığı bir ülke oldu. Yargıdaki ve emniyetteki el öpme sıralarının sonucu bu. Bu ülkenin yarınlarını hiç kimsenin karşısında eğilmeyen bu ülkenin çalışkan gençleri yönetecek. Bu ülkenin yarınlarına hiçkimse karşısında eğilmeyen, el öpmeyen çalışkan gençleri kuracak. Bu ülkenin yarınlarını, işini dosdoğru yapan, haktan, hukuktan, adaletten sapmayan hakimler, savcılar, polisler, askerler kuracak. Olanlardan hiç ders almamış gibiler. Bu ülkenin yargısındaki, kolluğundaki klikleşmenin, belli grupların yargıya ve kolluğa doğrudan etki etmesinin bu ülkenin başına neler getirdiğini unuttunuz mu? 15 Temmuz, yargıda ve kollukta olan bir kliğin kalkışmasıdır. 15 Temmuz unutulmamalı. Devletin askeri polisi sadece amirinden emir alacak, kulaklarına fısıldayanlardan, el öptürenlerden değil. İşte bu yüzden mülakatı kaldıralım dedik. Gerçekten hak edenler bu ülkede memur, polis, asker, hakim ve savcı olsun dedik. Sayın Erdoğan da söz verdi seçimlerden önce ama aynen devam ediyor."
"FRENİ OLMAYAN BİR DÖNEM BAŞLADI"
2008'den bu yana devlet memurluğuna 1 milyon 600 bin kişinin alındığına dikkat çeken Babacan, bu kişilerin mülakat yöntemiyle iktidara yakın kişilerden seçildiğini aktardı. Babacan, "2008 yılında devlette çalışan sayısı 3 milyon 600 bin kişi. Şu anda 5 milyon 200 bin kişi. Kamu personelinde tam 1 milyon 600 bin kişi artış var. Biz ekonominin başındayken sürekli bunun kavgasını verirdik. Sayın Erdoğan ihtiyaç olmamasına rağmen sürekli daha fazla kişiyi almaya çalışıyordu. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile freni olmayan bir dönem başladı. Bu işe alınan 1 milyon 600 bin kişi ‘Erdoğan’ı destekliyor musun, desteklemiyor musun?’ anlayışıyla işe alınmış kişiler. En düşük memur maaşı şu an 39 bin 200 TL. Asgari ücret 17 bin TL. Tabi bu işi aldığı 1 milyon 200 bin kişinin asgari ücretle alakası yok. Bu 1 milyon 200 bin kişi 1 Temmuz’da zam aldı. Hani mülakatla eleyerek kendine yakın olanlardan aldığı 1 milyon 200 bin kişi. Fakat iş asgari ücretliye gelince ‘tabi bunların sırtında küfe yok’ diyor. Ya asgari ücreti devlet ödemiyor ki. Asgari ücreti işveren ödüyor. Zaten sağduyulu bütün işverenlerimiz 1 Temmuz'da gereken zammı çalışanına verdi. Asgari ücreti bile alamayan çok insan var. Şimdi, şu anda Türkiye'de gerçekten arkadaşlar büyük bir zulüm var. Ne zulümü? Sayın Erdoğan kendi eliyle yanlış tezlerini bastıra bastıra inat ede ede enflasyonu patlattı ama bu enflasyonun karşılığını asgari ücretliye vermedi. Sen yoksulun kesesinden alarak yoksulu daha da yoksul yaparak abat olamazsın. Bu ülkenin ekonomisini düzeltemezsiniz. En zor krizlerde dahi iki tane krizden biz bu ülkeyi çıkarttık. Yoksulun ahını alarak bu ülkenin ekonomisini düzeltemezsiniz" şeklinde konuştu.
"HUKUK OLMADAN, ADALET OLMADAN EKONOMİ OLMAZ"
Babacan, Plan ve Bütçe Komisyonu'nda kabul edilen vergi paketine ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
"Kalkınma deyince iktidarın aklına sadece taş beton ve inşaat geliyor. Sanayi yatırımı, teknoloji yatırımı, üretim, ihracat bu iktidarın öncelikleri arasında yer almıyor. Peki ne uğruna? Haksız rant uğruna, birilerini zengin etmek uğruna. Bu kadar inşaat yapılıyor, bu kadar ev yapılıyor ama tarihin en büyük şu anda konut krizini yaşıyoruz. Ev kiraları 10 kat arttı. Gençlerin, çalışıp bir ev sahibi olma hayallerini yok etti bunlar. İşte vergi paketi Meclis’te. Vergi tahsil etmek istiyorsanız imar rantlarına bakın. Bakkalın yanında iki ay çıraklık yapan birisi böylesine vahim hatalar yapmaz. Ben buradan Sayın Erdoğan'a bir kez daha seslenmek istiyorum. Çok istediniz, tek yetkili oldunuz. Ülkede olan her şeyden de tek başınıza siz sorumlusunuz. Bakanların bakın yaşlı sorumluluğu yok. Sadece ekonomi politikasıyla bu ülkenin ekonomisi düzelmez. Hukuk olmadan, adalet olmadan ekonomi olmaz. Olmayacak da. ‘Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımam, uyumam, saygı duymam’dediğiniz sürece, her gün bu ülkede hukuk ihlali yaptığınız sürece bu ülkenin ekonomisi düzelmez, insanlar yatırım yapmaz. İşte ülkenin kısa vadede borcu rekor kırdı, 235 milyar dolar. Bu ne demek? Önümüzdeki bir yılda vadesi dolacak 235 milyar dolar borcu var bu ülkenin."