GÜNDEM

Sağlık çalışanları memur maaş zammını protesto etmek için iş bıraktı

Abone Ol

HABER: GÜLARA SUBAŞI / KAMERA: MEHMET MEHMETLİOĞLU - UMUT DOĞAN 

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu'na bağlı sendikalara üye sağlık çalışanları, memur maaş zamlarını protesto etmek için dün bir günlük iş bırakma eylemi yaptı. Eyleme katılan CHP Osmaniye Milletvekili Asu Kaya, “AKP hükümeti, kamu emekçilerine yüzde 17,55 zam reva gördü. Hekimler, ASM’leri sürdürmekte zorlanıyorlar. Sağlık Bakanı’na ben buradan sesleniyorum: Bu vergi artışı, bu artışların hepsi halk sağlığını tehdit ediyor” dedi. Genel Sağlık-İş Sendikası Genel Mali Sekreteri Erman Açıkgöz, “İktidar tarafından yıllardır makyajlanmış enflasyon rakamlarıyla hak ettiğimiz artışları alamadığımız gibi bugün ‘müjdeler olsun’ diye duyurularak yapılan artışlar, maalesef yine sağlık emekçilerini yoksulluk sınırının altında ücretlere çalışmaya mecbur bırakmaktadır” dedi. Hemşire Filiz Koşer, “Ben tek başına çocuk yetiştiren bir anneyim ve çocuğumu geçen sene üniversiteye yollayamadım şehir dışını kazandığı halde. Adil, yoksulluk sınırının üstünde maaş talep ediyoruz, tek kalem maaş talep ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Birleşik Kamu İşgörenleri Sendikaları Konfederasyonu'na (Birleşik Kamu-İş) bağlı Genel Sağlık İş, Hemşireler ve Tüm Sağlık Profesyonelleri Sendikası, Anadolu Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası’na üye sağlık çalışanları, memur maaşına yapılan zamlara tepkilerini dile getirmek için dün bir günlük iş bırakma eylemi yaptı. Ulus Meydanı’nda bir araya gelen sendika üyeleri, "Üretirken tükenmek istemiyoruz", "Gasp edilen haklarımızı geri alacağız", "Saraylar sizin alanlar bizimdir" pankartları arkasında, "Emekçiyiz haklıyız kazanacağız", "Devletin memur yoksul olamaz" sloganları attı.

CHP’Lİ KAYA: “BU ZAMLARIN HEPSİ HALK SAĞLIĞINI TEHDİT ETMEKTEDİR”

Eyleme katılan CHP Osmaniye Milletvekili Asu Kaya, ANKA Haber Ajansı’na şu açıklamaları yaptı:

“AKP hükümeti, kamu emekçilerine yüzde 17,55 zam reva gördü. Fakat daha biz bununla baş edemezken, daha bununla mücadelemizi sürdürürken bu sabah bir uyandık, tüm vergi oranlarında artış olmuş. Zaten verdiklerini fazlasıyla da geri alacaklarmış. Bununla mücadele etmek için buradayız. Sağlık emekçileri, bugün bir günlük iş bırakma eylemi yaptılar. Ben de bir hekimim. Düne kadar kamuda çalışan bir hekimdim, bu mücadeleyi çok iyi biliyorum, bir aile hekimiydim. Aile sağlığı merkezinde (ASM) çalışmaktaydım. Hekimlerin ASM’leri sürdürebilmek için yaptığı harcama kalemleri var. Medikal malzemeden tutun elektriğe, temizlik ürünlerine kadar a’dan z’ye aklınıza ne geliyorsa bir ASM’de olması gereken bunların hepsinin harcamasını hekimler yapmakta. Bugün zamlar geldi. Dolayısıyla hekimler ASM’leri sürdürmekte zorlanıyorlar. Sahadan birçok meslektaşımdan ben bu konuda bilgiler alıyorum. Yapılan zamlar hiç yeterli değil. Süratle iyileştirilmesi lazım. Yoksa bu ASM’lerde çalışacak hekim bulamayacaklar. Ve bu ASM’lerin kapılarına kilit vurulmaya kalkılacak. En önemli hususlardan biri de şudur: Bu ASM’lerin kimisi kiradadır, kamu binası olmayan yerlerde hizmet vermektedirler. Aile sağlığı merkezleri, bir de kira artışlarıyla mücadele etmektedirler. Sağlık Bakanı’na ben buradan sesleniyorum: Bu vergi artışı, bu artışların hepsi halk sağlığını tehdit ediyor. Bir an evvel bu önemli konuları çözüme kavuşturmak durumunda. Hekimlere kulak vermek durumunda. ‘Türkiye Yüzyılı’ diye günlerce, aylarca söylediler. Gördüğünüz üzere yanlış politikaları neticesinde Türkiye’miz bir de gözünü açtı ki bugün sabah ‘zam yüzyılı’ymış meğer.”

ERMAN AÇIKGÖZ: “‘MÜJDELER OLSUN’ DİYE YAPILAN ARTIŞLAR, SAĞLIK EMEKÇİLERİNİ YOKSULLUK SINIRININ ALTINDA ÜCRETLERE ÇALIŞMAYA MECBUR BIRAKMAKTADIR”

Genel Sağlık-İş Sendikası Genel Mali Sekreteri Erman Açıkgöz, şu açıklamaları yaptı:

“Genel Sağlık-İş Sendikası olarak biz bugün, 81 ilimizde örgütlü olduğumuz bütün sağlık kurumlarında iş bırakma kararı aldık. Bugün gelinen noktada Türkiye, ağır bir ekonomik kriz geçirmekte ve bu ekonomi krizin faturası ne yazık ki biz sağlık emekçileri ve kamu emekçilerine kesilmekte. İktidar tarafından yıllardır makyajlanmış enflasyon rakamlarıyla hak ettiğimiz artışları alamadığımız gibi bugün ‘müjdeler olsun’ diye duyurularak yapılan artışlar, maalesef yine sağlık emekçilerini yoksulluk sınırının altında ücretlere çalışmaya mecbur bırakmaktadır. Bugün sağlık emekçilerinin çoğu fazla mesai sistemiyle çalışarak kendilerine fazla gelir sağlayabilmek için hayatlarından vermek zorunda kalıyorlar. Bir sağlık çalışanının haftalık 40 saat çalışması gerekirken 70-80 saatlere varan ekstra mesailerle geçimini sağlayabilmeye çalışıyor. Bugün büyükşehirlerimizde bir sağlık çalışanının maaşının tamamı neredeyse kira gideri olarak gidiyor. Sağlık çalışanları, çocuklarının eğitimi ve beslenmesi için yeterli miktarda kaynak ayıramıyorlar. Ve biz de sağlık emekçilerinin temsilcileri olarak bugün halkımıza bu vahim tabloyu duyurabilmek ve yaşadığımız yoksulluk sefaletine biraz olsun dikkat çekebilmek için iş bırakma kararı aldık. Biz, en başta en düşük devlet memuru maaşının yoksulluk sınırı üzerinde olmasını talep ediyoruz. Çünkü devlet memuru devletin itibarıdır. Devlet memurları yoksulsa o devletin itibarı yoksul demektir. O yüzden en düşük devlet memuru maaşının yoksulluk sınırı baz alınarak belirlenmesi gerektiğini ve daha sonra eğitim durumu, alınan risk, yapılan işlerin profesyonelliğine göre artarak yükseltilmesini talep ediyoruz. Biz bugün eğitimli olan, bu ülkenin ilk binine girmiş insanların, hekimlerimizin sağlık çalışanlarımızın yurtdışında geçimini sağlamak için arayış içerisine girmesini istemiyoruz. Biz yetişmiş insan gücümüzün ülkemizde, halkımıza hizmet vermesini istiyoruz. Biz hekimlerimiz yurtdışına gittikleri için hastanelerde vatandaşımızın iki ay randevu sırası beklemesini istemiyoruz. Aynı gün muayene olabilsin, nitelikli sağlık hizmeti alabilsin istiyoruz. Bunların sağlanabilmesi için de sağlık çalışanlarının refah içinde yaşaması ve insani yaşam ve çalışma koşullarına kavuşması gerekiyor. Bu taleplerimizle bugün alanlardayız ve sesimizi duyurmak için eylem/etkinlik ne yapmamız gerekiyorsa mücadeleye kararlıyız.”

GAZİ ÇELİKER: “25 YILLIK DEVLET MEMURUYUM, HİÇBİR ZAMAN İNSANLARIN BÜYÜKŞEHİRLERE ÇIKMASIN DİYEREK ATAMAYA BAŞVURDUĞUNU GÖRMEDİM”

Genel Sağlık-İş Sendikası Genel Sekreteri Gazi Çeliker, şunları söyledi:

“Sağlık çalışanlarının sadece bir değil, birden fazla o kadar can alıcı sorunları var ki geçim derdimiz en ciddisi tabii ki. Sabahları evimizden işimize gittiğimizde, iş üretmek istediğimizde aklımızda bir kredi kartı borcu, bir kredi borcu, evimizin kirası, evimize götüreceğimiz ekmeğin derdi var. Bugün bunun için meydandaydık ama aynı zamanda sağlıkta şiddete karşı da yıpranma hakkımız için de meydandaydık. Sağlık çalışanları görmezden gelinen, ücretli köle gibi davranılan bir meslek grubu haline gelmeye başladı. Hiçbir meslek gurubu yok ki ay başında ne kadar para alacağını bilmeyen. Özel sektörde bile bu yapılmazken devlet memuru olarak bizler maalesef her ay ne alacağımızı bilmiyoruz. Ay başında maaşımızı almaya gittiğimizde, kartımızı taktığımızda kaç parayla karşılaşacağımızı bilmiyoruz. Bugün yapılan kandırmaca niteliğindeki zamların hiçbir etkisi yok bizim için. Seyyanen yapılmış olan zam sanki sosyal yardım yapılmış gibi davranılıyor. Yani burada aslına bakarsanız devlet memuru yardıma muhtaç hale getirilmiş durumda. Bizler devlet memuruyuz, taban maaşlarımızın katsayılarına yapılan bir güncelleme bizim için daha kabuldür çünkü emekliliğimize yansıyacaktır. Bugün yapılan zam bizim emekliliğimize yansımadığı gibi birçok kamu emeklisinin de hiçbir şekilde gelirine etki etmedi. Bunun bizler açısından kabul edilebilir yanı yok. TÜİK rakamlarına göre bile baktığınızda bugün yoksulluk sınırı 32 bin lirayı bulmuş durumda. Seçim meydanlarında aylar önce verilen 22 bin lira belki o günün şartlarında çok paraymış gibi görünebilir ama bugün değil. Bugün hatta dün akşam yayınlanan yeni KDV oranlarıyla birlikte biz bu ülkede sadece tüketim ürünlerine gelen zammı değil, aynı zamanda vergiye zam geldiğini gördük. Benim vergi oranım birdenbire yüzde 7 daha çok kesilecek. Yani benim cebime para girmeden, evime gelmeden o paranın yüzde 7’sinden daha oldum ben. Ankara’da yaşıyoruz, en düşük ev kirası 12 bin lira. Bugün buraya atanmış bir sağlık emekçisi ev tutamıyor. İnsanlar ev arkadaşı aramak zorunda kalıyorlar, kendilerine bir oda, bir yurt bulmak zorunda kalıyorlar. Ben 25 yıllık devlet memuruyum, hiçbir zaman insanların büyükşehirlere çıkmasın diyerek atamaya başvurduğunu görmedim. İnsanlar artık daha ufak kentlere gitmek istiyorlar, genç insanlar bunlar. İstanbul’a, İzmir’e, Bodrum’a tayini çıkan bir memur yaşayamıyor. Yaşama şansı yok. Devletin elinde olan kamu lojmanlarını satmak yerine bir an önce sahip çıkmak ve sayısını daha da artırmak zorundayız. Ki biz hastalarımıza ulaşabilelim. İnsan yaşayan her yerde mutlaka bir sağlık personeli vardır. Amacımız halk sağlığına ulaştırmaktır. Kamucu, halksal politikalar içi meydandaydık biz bugün.”

HASAN KÜTÜK: “1 AĞUSTOS’TA BAŞLAYACAK TOPLU SÖZLEŞME SÜRECİNDE BÜTÜN KAMU EMEKÇİLERİNİN ORTAKLAŞMASI GEREKMEKTEDİR”

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Hasan Kütük, şöyle konuştu:

“Açık söylemek gerekirse şu anda ülkemizde sadece sağlık emekçileri değil, bütün kamu emekçileri içinde bulunduğu koşulları ve zorlukları fiilen yaşıyor. Ben de öğretmenim. Ayrıca bu ülkede çok ciddi biçimde geçmişte devlete emek vermiş emekliler var. Şu anda belki de en çok mağduriyeti yaşayan onlardır. O nedenle çalışma koşullarındaki sorunları, ekonomik sorunları, yönetimin çalışanlar üzerindeki baskıları ve etkileriyle sağlık emekçileri bu sorunları belki daha yoğun yaşıyordur ama maalesef günümüzde sadece sağlık emekçileri değil, bu sorunları yaşayan bütün kamu emekçileri ve emeklilerdir. Verilen kısmi artış, kaşıkla verip kepçeyle geri alma anlayışının bir gerçeğidir. Zaten art arda gelen zamlar, vergiler, harçlar ve zorunlu gıda maddelerine gelen zamlara baktığımızda bunun çok daha fazlası gidiyor. Onun için şu anda bu ülke, çalışanlarıyla ve çalışmayanlarıyla ekonomik anlamda ciddi bir krizin eşiğindedir. Ve 1 Ağustos’ta başlayacak toplu sözleşme sürecinde de yetkili konfederasyonun bu konuda çok ciddi biçimde uyarılması, bütün kamu emekçilerinin de o toplu sözleşme sürecine dönük ciddi bir hazırlık yapması, ortaklaşması gerekmektedir. Sendikal tercihlerimiz farklı olabilir ama yaşadığımız sorunlar ortak. Öğretmenler de aynı havayı teneffüs ediyor, aynı kirayı veriyor, aynı koşulları ve zorlukları yaşıyor. Hastanede bunu yaşıyoruz, maliyede bunu yaşıyoruz, ormanda bunu yaşıyoruz… Onun için bu süreç, içinde bulunduğumuz zor koşullarda çözüm için yan yana gelmeye, güçlerimizi birleştirmeye ve mücadeleyi ortaklaştırmaya ihtiyacımız olan bir süreçtir.”

YUNUS ŞİMŞEK: “DEVLETİN MEMURU YOKSUL OLAMAZ ÇÜNKÜ DEVLETİN MEMURU DEVLETİN İTİBARIDIR”

Hemşireler ve Tüm Sağlık Profesyonelleri Sendikası Genel Başkanı Yunus Şimşek, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Ne yazık ki kamu emekçileri kara bir tabloya hapsedilmiş durumda. Yoksulluk sınırı 33 bin liranın üzerindeyken seçim vaadi olan 22 bin lira söylemi üzerinden tartışmalar yapılıyor, Meclis’te değerlendirmeler yapılıyor. Büyükşehirlerde özellikle İstanbul, Ankara, İzmir’de taban kira fiyat oranları ortalama 10 bin liranın üzerindeyken bir devlet memuru nasıl geleceğe güvenle, umutla bakabilsin. Şu an devlet memuru gerçekten geçim sıkıntısı yaşamakta. Bu tabloda en eğitimlilerimiz, en niteliklilerimiz yurtdışına göçü başlattı. Bizler bu devletin eğitimli, üniversitesini bitirmiş, sınavlarına girmiş ve atanmış memurları olarak yurtdışına giden değil, ülkemizde hizmet eden olmak istiyoruz. Bu tablo devam ettiği sürece, bugün 7 Temmuz ve HEP-SEN 12 bin üyesiyle iş bıraktı. Tüm örgütler eylemler yaptı, bunun devamı gelecektir. Bizim tek mottomuz, tek ilkemiz var: Devletin memuru yoksul olamaz. Çünkü devletin memuru devletin itibarıdır.”

SAĞLIK EMEKÇİSİ DEDEOĞLU: “İŞ BIRAKMAKTAN BAŞKA ÇAREMİZ KALMAMIŞTIR”

Sağlık emekçisi Güldeste Dedeoğlu taleplerini şöyle anlattı:

“Sağlık emekçileri iş bırakmak durumunda bırakıldılar. Bu istediğimiz bir şey değil aslında. Hiçbir hasta sağlıktan mahrum olsun istemiyoruz. Halkımızın hiçbirisi hastaneye gitmekten mahrum olsun istemiyoruz. Sağlık emekçileri, bugün yoksulluk sınırı altında kalmıştır. Sağlık emekçileri sefalet içindedir bugün. İş bırakmaktan başka çaremiz kalmamıştır. Yoksulluk sınırı üstünde bir ücret talep ediyoruz. Sağlıkta şiddete son diyoruz. Düzgünce yaşamak istiyoruz. Sağlık emekçileri artık bir nefes almak istiyor.”

HEMŞİRE KOŞER: “ÇOCUĞUMU ÜNİVERSİTEYE YOLLAYAMADIM”

Hemşire Filiz Koşer, sağlık çalışanlarının mağduriyetini şu ifadelerle anlattı:

“Sağlık çalışanları yoksulluk sınırının altında maaş istemiyor. Zaten çok zor şartlarda çalışıyoruz, bir de fakirlikle uğraşmak istemiyoruz açıkçası. Ben tek başına çocuk yetiştiren bir anneyim ve çocuğumu geçen sene üniversiteye yollayamadım şehir dışını kazandığı halde. Zaten nöbetli çalışan insanlarız. Nöbet paralarımız az, maaşımız az, kiralarımızı ödeyemiyoruz, artı emekli de olamıyoruz çünkü tek kalem maaş verilmiyor. Emeklilikte maaşlarımız ciddi oranda düşüyor. O yüzden haklarımızı savunmak için buradayız bugün. Adil, yoksulluk sınırının üstünde maaş talep ediyoruz, tek kalem maaş talep ediyoruz.”

SAĞLIK ÇALIŞANI ŞENKAL: “İŞİMİZİN ZORLUĞUNUN YANINDA BİR DE EKONOMİK SIKINTI YAŞAMAK İSTEMİYORUZ”

Sağlık çalışanı Deniz Şenkal, taleplerini şöyle dile getirdi:

“Sağlık emekçisi emeğinin karşılığını almadığı, kendini her gün bir önceki günden daha güvensiz hissettiği için bugün alanlarda sesini duyurmak istiyor yetkililere. Sağlık çalışanları en zor şartlarda her zaman en öndedir. Depremde, COVID’de salgında… Sağlık çalışanları işini severek ve hakkıyla yapıyor ve gelecek kaygısı düşünmeden yapmak istiyor. Ben üç çocuk annesiyim. Oğlum, üniversite kazanacak ve bugünden kara kara düşünüyorum. Yurt fiyatları ve kiralar almış başını gidiyor. Markete giderken ürküyoruz. İşimizin zorluğunun yanında bir de ekonomik sıkıntı yaşamak istemiyoruz. Emeğimizin karşılığını almak, sesimizi duyurabilmek için bugün alanlardayız.”