SİYASET

Deva Partisi Aydın Milletvekili Aday Adayı Meltem Gürler; "Aydın'ın mutlu bir şehir olmasını istiyorum"

Abone Ol

HABER: TUĞBA AYDIN

28. Dönem Aydın Milletvekilliği Aday Adaylığı için Deva Partisi İl Başkanlığı görevinden istifa eden Meltem Gürler ile milletvekilli adaylığına ve Aydın’daki siyasi arenaya yönelik keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

Meltem Gürler kimdir? Sizi tanıyabilir miyiz

Aydın’ın Efeler ilçesine bağlı Cumhuriyet Mahallesinde doğdum. İlkokulu Cumhuriyet İlkokulunda okudum ondan sonra da eğitim hayatı için Aydın’ın dışına çıktım. Ortaokul ve Liseyi Bursa Anadolu lisesinde yatılı okudum. Oradan İstanbul’a, Boğaziçi Üniversitesine gittim. Psikoloji eğitimi aldım. Lisans eğitimimi tamamladıktan sonra reklamcılık yıllarım başladı. 10 yıl reklam ajanslarında, masanın iki tarafı dediğimiz hem reklam veren tarafında hem reklam ajansında profesyonel yönetici olarak çalıştım. İş hayatımın 10’uncu yılında da kendi işimi kurdum. Bir kadın girişimci olarak kendi reklam ajansımı açtım. 15 yıl da kendi reklam ajansımda ekibimle beraber Türkiye’nin ulusal markalarına ve uluslar arası markalarına hizmet verdim. Pek çok kampanya yaptık, ödüller aldık.  Birlikte başarılı bir iş hayatımız oldu ve ben iş hayatımın 25’inci yılında jübilemi yaptım reklamcılıktan. İlk göz ağrım psikolojiye geri döndüm. Klinik psikoloji yüksek lisansımı yaptım. Klinik psikolog olarak hayatıma devam etmeye başladım. Çeşitli eğitimler almaya ve vermeye devam ediyorum.

"YAŞAMI BELİRLEYEN KARARLARIN ALINDIĞI YERDE KADINLARIN VARLIĞI ÇOK GERİDE"

Siyasete girme süreciniz nasıl başladı?

 Eş zamanlı olarak hayatımın her döneminde sivil toplumun içerisinde yer aldım. İş hayatıma başladım.İş hayatıma başladığım yıllar 1990’lı yılların başları. Dolayısıyla Türkiye’de sivil toplumun gelişmeye başladığı yıllar. Türkiye’de sivil toplum yeni yeni emekliyordu. Ondan sonra büyüdü şimdi başka bir evresine geçtik. Sivil toplum büyürken ben de sivil toplumun içerisinde çok farklı alanlarda çalıştım. Ağırlıklı olarak da kadın meselelerinin içerisinde oldum. Kadın hareketinden geliyorum. Türkiye Kadın Girişimciler Derneğinin (KAGİDER) aktif üyelerindenim. Daha önce yönetim kurulunda bulundum. Başkan yardımcılığını üstlendim ve bütün bu çalışmaları yaptığım süre boyunca da hep amacım karar mekanizmalarında daha fazla kadının yer almasını sağlayacak işler yapmak oldu. Tabi karar mekanizmaları denince yelpaze çok geniş. İş hayatının içerisinde, şirketlerde kadınların bu cam tavanları aşarak yönetici koltuklarına oturabilmeleri, yine devlet kurumlarında, bürokraside kadınların önünün açık olması  ve tabi ki siyasette. Aslında siyaset yaşamı belirleyen kararların alındığı yer ve orada da kadınların varlığı maalesef çok geride. Meclisteki temsil oranımız ortada, dolayısıyla gerçekten bunun değişebilmesi için hayatım boyunca uğraştım. Bu sivil toplumdaki birikim nedeniyle Deva Partisiyle yollarımız kesişti. Ben Deva Partisinin kadın başlığını yazan ekiptenim. Parti programımız yazılırken davet edildim. Kadın başlığına katkı vermem istendi. Orada çok güzel bir kadın programı yazdık. Mesela pariteyi gündeme getirdik. Parite dediğimiz şey tam eşitlik yani yüzde 50 eşitlik. Partinin bütün siyasi organlarında yüzde 50 eşitliğini hedefleyerek ortaya çıktık ama parite hedefe konurken biraz da realist olduk. Bunu hemen yapabilmemiz belki zor olabilir ama tüzüğümüzde de bizi buna zorlayacak bir madde olsun istedik. Orada da yüzde 35 cinsiyet kotası koydurduk. Tüzükteki kota şu anlama geliyor. Bütün parti organlarında her cinsiyet yüzde 35 temsil edilmek zorunda bu belki bazı yerlerde erkekler için uygulanmak durumunda kalınacak umuyorum bir gün. Bu neden böyle çünkü gerçekten kota uygulamıyorsanız es geçilebiliyor. Siz anca bir tüzükle zorunluluk haline getirebilirseniz insanlar bunu sağlayabilmek için çaba göstermek durumunda kalıyorlar ve günün sonunda kazanan aslında herkes oluyor. Kadınların o ortamlara, meclislere, yönetim organlarına girmesi oraları kesinlikle zenginleştiriyor. Farklı bir bakış açısının işin içerisine girmesini sağlıyor ve o yapılar çok daha zengin hale getiriyorlar. Zaten yapılan araştırmalar var. Örneğin şirketlerde yönetim kurullarında eğer daha fazla çeşitlilik varsa yani kadın, erkek dengesi sağlanabiliyorsa o şirketler daha başarılı, karlı, yeniliklere açık olabiliyorlar. Neden bundan yararlanmayalım. Kadınların eğer bir şeyin içerisine girmeleri olumlu yönde değişime bu kadar katkı veriyorsa neden toplumu bundan mahrum bırakalım. Dolayısıyla ben hayatımın bütün dönemlerinde kadınların daha fazla işin içinde olması için çaba harcadım şimdi bunu bir adım öteye taşımak istiyorum.

"KADINLARIN VE SESİ AZ DUYULANLARIN SESİ OLMAK İÇİN MECLİSE GİTMEK İSTİYORUM"

Milletvekili olmak istemenizin nedeni nedir?

Deva Partisini 3 yıl önce kuran 90 kişiden biriyim dolayısıyla nerede gerekirse sorumluluk üstlenmekten de çekinmedim. İl başkanlığı hiç kolay değil ama Aydın’a il başkanı olmak gerektiğinde Deva’nın tek Aydınlı kurucusuyum hiç tereddüt etmedim. Görev o ise yaparız dedim çünkü ihtiyaca göre o ihtiyacın gerektirdiği yanıtı verebilmek de önemli. Yani kadınlar çekimser kalmamalılar. İl başkanlığı zor deyip kenarda dursaydım belki hakikaten Aydın’da Deva’nın bir kadın il başkanı olmayacaktı. Geri durmamak ve üstlenmek de önemli. Şimdi de bu doğal sürecin uzantısı kendi memleketimdeyim. Bir buçuk yıldır il başkanlığı yapıyorum. Aydın hiç kopmadığım bir şehirdi. Her yazımı geçirdiğim bir şehirdi ama onun da dışında şimdi bir buçuk yıldır çok daha yakından gözlemlediğim pek çok farklı konusu var. Bunları vekil olarak Ankara’ya taşıyabilmek istiyorum. Kadınların ve sesi az duyulanların sesi olmak için ben meclise gitmek istiyorum. Bu bazen doğa olacak, çünkü doğa kendi sesini duyuramıyor ama biz onu dikkate almak zorundayız. Şüphesiz kadınlar, çocuklar olacak. Sesini duyuramayan herkesin daha fazla Ankara’dan duyulmasını sağlayacak bir vekil olmayı istiyorum. Benim amacım bu olacak.

AYDIN'IN SORUNLARINI SIRALADI

Sizce Aydın’ın en öncelikli sorunu nedir? Çözüm önerileriniz nelerdir?

Aydın her şeyden önce bir tarım şehri ve tarım şehri olduğunu unutuyoruz. Biz de unutuyoruz bize de unutturuluyor. Dolayısıyla Aydın’ın bu tarımsal kapasitesini, olağanüstü tarımsal potansiyelini doğru biçimde kullanacak projelere ihtiyaç var. Tarımsal sanayinin gelişmesi gerekiyor. Bunu verimli topraklarımız en iyi biçimde kullanarak yapmamız gerekiyor. Önce tarımsal sanayi diyorum. Burada tarımın entegrasyonunda bir şeyler olmalı, sanayiden bahsettiğimizde. Aynı zamanda Aydın’da benim gördüğüm en önemli sorunların başında gelen genç işsizliğine de çözüm olacak bir sorun. Yani Aydın’ın tarım şehri olduğu unutulmamalı, tarımsal sanayiye önem verilmeli ve bunun işsizlikle bağlantısını kurarak buradaki genç işsizliğinin de önüne geçilmeli. Bu birlikte çalışacak bir model. Aydınlı gençlerin ciddi bir işsizlik meselesi var burada bunalımlara da yol açıyor. Aydın, genç intihar oranlarının da yüksek olduğu bir şehir. Bu da çok can yakıcı bir mesele. Dolayısıyla gençlerin bu kadar güzel bir şehirde mutsuz olmalarını sebeplerini doğru bir biçimde anlamak analiz etmek ve çözmek durumundayız. Bu da benim gündeminde olacak konulardan bir tanesi. Gençlerin Aydın’da hayalleri maalesef KPSS ile sınırlı. Herkes KPSS’den belli bir puanı almak devlete kapağı atmak peşinde. Oysa Aydın o kadar imkanı olan bir şehir ki o vizyonu gençlere kazandırmamız gerekiyor Bu da benim son derece önemli bulduğum bir konu. Elbette Aydın değimiz zaman tarımsal şehir olmasına paralel bir çevre sorunu yaşıyoruz biz Aydın’da. Jeotermaller başta ama onunla sınırlı değil. Maden aramaları gibi Aydın’ın tarımsal potansiyelini olumsuz yönde etkileyen tüm hoyratlıklara karşı durmak zorundayız. Elbette yer altı zenginliklerimizin de idrakindeyiz, bunları kullanmamız gerekiyor ama bunun ne yoğunlukta olduğu önemli. Jeotermalleri sökelim atalım hiçbir şey olmasın değil ama bu birinci sınıf tarım topraklarının ne kadarını biz bu işe ayıracağız dengesinin kurulması gerekiyor. Bu kadar fazla kuyuyu, santrali Aydın toprakları kaldırmaz. Çünkü bugün elektrik elde edeceğiz derken yarın aç kalacağız. Bu dengeleri doğru kurmamız gerekiyor. Keza yine madem jeotermallerimiz var onları Aydın halkının ısınması için kullanalım. Biz niye Rus doğalgazını burada kullanmak için bu kadar altyapı çalışması yapıyoruz. Niye kendi jeotermalimizi kendi ısınmamızda kullanmıyoruz. Yani böyle çok daha lokal olarak çözülebilecek meseleler var. O yüzden çevre konusunu bu temel meselelerin arasına çok önemli bularak koyuyorum. Tabi bir başka mesele Aydın bir deprem şehri ve fay hattının üzerinde oturuyoruz. Bununla ilgili yapılması gereken çok şey var. Acilen bunun hem yerel yönetimler hem de merkezi yönetim kanalıyla ele alınması ve hazırlıkların tamamlanması gerekiyor. Bu da son derece önemli ve en başında söylediğim gibi kadınların daha fazla siyasette yer alması ve onların sesi olmak da önemli. Aydın’da bir kadın vekilin meclise taşıyacağı bir sürü başka konu olacaktır. Son üç dönemdir mecliste Aydın’ın bir kadın vekili yok. Kendi şehrimden beklemediğim bir şey bu. Umuyorum bu ayıbı önümüzdeki seçimlerde kapatacağız.

“KAZANIMLARIMIZ BİZİM KOLAY VAZGEÇEBİLECEĞİMİZ KAZANIMLAR DEĞİL”

Bir kadın olarak 6284 sayılı yasanın tartışılmaya açılmasına nasıl değerlendiriyorsunuz?

6284 daha düne kadar şu andaki hükümetin İstanbul Sözleşmesinden çekilirken bizim kapı gibi 6284’ümüz var dediği bir kanundu. Yani hiç merak etmeyin 6284 olduğu sürece biz kadına karşı şiddetin önlenmesi konusunda üzerimize düşen her şeyi yapmaya devam edeceğiz demişlerdi ama ne oldu, önce İstanbul Sözleşmesi şimdi 6284 sayılı yasa. Sırada ne var acaba medeni kanuna mı gelecekler. Yani kadınların Cumhuriyet dönemi boyunca bütün elde ettikleri haklar tek tek geri mi alınacak. Kadın hareketinin buna hiç tahammülü yok. Hiç kimse bunu beklemesin. Kaldı ki AK Partinin içerisindeki kadınların da çok ciddi bir itirazı var. Ben Özlem Zengin hanımı tanırım. Kendisini de aradım bu konuda desteğimi de verdim. Bu partiler üstü bir şey. Onun parti içerisindeki bu erkek egemen yaklaşım nedeniyle bu kadar yalnızlaştırılmasına da isyanım var. Bundan dolayı ben kadın meselesini partiler üstü görüyorum. Bugün kadın olduğu için ve kadına karşı şiddetin önlenmesini savunan bir yasayı savunduğu için yalnızlaştırılan bir AK Partili vekilin de yanındayım. Böyle davranmaya devam ederse eğer iktidar, kendisini oraya taşıyan çok önemli kadın gücünü kesinlikle karşısında bulacaktır. Ben buna inanıyorum. Kazanımlarımız bizim kolay vazgeçebileceğimiz kazanımlar değil.

"BÜTÜN TUŞLARA BASIYORLAR"

Sizce neden oy potansiyeli düşük görülen bir parti için bu yasa tartışılmaya açılıyor?

Ben bu durumu bütün tuşlara birden basmak olarak görüyorum. Gerçekten öyle. Bu bir panik hali. Şu anda ciddi anlamda kaybediş yolculuğundalar ve nereden ne fayda umarız diye çok da fazla uzun uzadıya düşünüp strateji yapmadan dediğim gibi bütün tuşlara aynı anda basıyorlar. Tabi bu aslında ellerinde olanı da kaybetmelerine neden oluyor.

"AYDIN'IN MUTLU BİR ŞEHİR OLMASINI İSTİYORUM"

Aydın için bir hayaliniz var mı?

Aydın gerçekten benim çocukluğumun hayallerini süsleyen, çok sevdiğim bir şehirdi ama Aydın’a yeniden geri döndüğümde şehrimi mutsuz buldum. Mutlu bir şehir değil. Aydın ile ilgili en büyük hayalim buranın mutlu bir şehir olması. Bugün burada bir üniversite var ve üniversite şehirlerinin genel bir dinamizmi vardır ve genelde mutludurlar. Dolayısıyla onu buraya nasıl yansıtacağımızı bulmamız gerekiyor. Bunu da ben yine sivil toplumla iş birliği halinde yapabileceğimizi düşünüyorum. Eğer Ankara’ya Aydın’ı temsilen gitmem mümkün olursa en temelde yapacağım şey şu; Aydın’ın bütün sivil toplum örgütleriyle el ele Aydın ile ilgili projelerin geliştirilmesi ve siyasi tarafta savunulması rolünü üstleneceğim. Ben bunu çok kıymetli buluyorum. İstişareyi ve katılımcı demokrasiyi çok kıymetli buluyorum. Artık bu 21. yüzyıldan insanların kendi şehirlerine kendi hayatlarına dair karar süreçlerine daha fazla katılmalarının şart olduğunu düşünüyorum. O yüzden de ben kendim ve partim adına sivil toplumla çok yakın çalışma götüreceğimizin sözünü veriyorum.